Doğduğumuz an Annenin dünyasında yaşamaya, nefes almaya başlarız. Varoluşumuz annenin bakımına bağlıdır. Anne ne zaman yedirir, ne yedirir ve nasıl yedirirse onu öğreniriz. Annenin duygu dünyasının da içine doğuyoruz da denebilir. Neye kızar, nasıl sevinir o şekilde öğrenme şablonları oluşur zihnimizde. Bu dünyaya ait ne varsa önce annenin tanımlarıyla bizde tanımlanır. Mutluluk, hüzün, keder, başarı annenin gözündeki gibidir bizde de. Doğum anımızdan okul yıllarımıza kadar neredeyse katıksız algımızı, öğrenmelerimizi annenin dünyasında yaşarız. Devamını oku
YAZILARIMIZ
Kaybolduk!
Kaybolduk! • Bir varmış, Bir yokmuş… • Evvel zaman içinde bir İnsan varmış. • Bu İnsanın derdi varmış. • Çünkü İnsan kaybolmuş. • Öyle büyük bir yolculuğa çıkmış, öyle uzaklara gitmiş ki insan arkasına dönüp baktığında izlerini bulamaz olmuş. • Geldiği yönü kaybetmiş. • Geldiği yönü kaybetmiş de gideceği yönü bulmuş mu?
• Arıyoruz hepimiz. • Arıyoruz evet… • Ama gerçekte ne aradığımızı kaybettik. Devamını oku
KENDİNE YABANCI İNSAN
Şato gibi büyük, gösterişli çok odalı bir malikanenin büyük yekpare, çok kaliteli bir ahşap kapıdan içeri giriyorsunuz. Müthiş bir zenginlik gözlerinizi kamaştırıyor. Zevkli büyük, ışıltılı avizeler, ayna gibi cilalı granit zemin ve hizmetkarlar la karşılanıyorsunuz. Fakat bu kadar büyük zevk ve zenginliğin olduğu evde bir şeyler garip geliyor girer girmez.
Belli ki evde küçük çocuklar var diyorsunuz içinizden. Sonra bir üst kattaki küçük salon dedikleri yere geçiyorsunuz. Küçük dedikleri salon nerdeyse olimpik havuz. Devamını oku
Kendine Yolculuk
Bir varmış, Bir yokmuş…
Evvel zaman içinde bir İnsan varmış.
Bu İnsanın derdi varmış.
Çünkü İnsan kaybolmuş. Devamını oku
TÜRKİYEDE “KAPALI TOPLUMLARDA” ÜSTÜN YETENEKLİ KIZ ÇOCUKLAR NORMALLEŞMEYE ZORLANIYORLAR !
Üstün yetenekli çocukların içine doğdukları dünyayı oluşturan ilk yapı ailedir. Aile, çocukların gerçek potansiyellerinin fark edilip, iyi olan yönlerinin önünün açılıp, imkanlar sağlamakla görevlerini yapması gereken ilk ortamlardır. Aile çocukların büyümesini sağlayacak toprak gibidir. Uygun nem ve mineralleri içerirse, kaliteli tohumun büyümesi, kendini ve meyvelerini oluşturması kolaylaşır.
Kapalı toplumlarda çocuklar geleneklere feda edilerek aynılaştırılmaya çalışılıyor. Bakımsız vasat toprakta bütün tohumlar aynı verimde olsun bekleniliyor. Kız ve erkek çocuklar aynılaştırma açısından farklı oranlarda da olsa nasiplerini almaktalar. Farklı oranlarda derken kız çocuklarının katı ahlak kuralları gereği “normal” olup, göze Devamını oku
DİNLEMEK…Beni duyabılıyormusun gerçekten?
Alışkanlıklarımız ve Önyargılarımızla yaşarken kendimizi acaba duyabiliyormuyuz?
Biz büyürken ailemizden ve içinde bulunduğumuz toplumdan pek çok şey bize farkında olmadan sanki kat kat elbise gibi giydirilir. Biz büyürken, kendimizi, aile ve toplum aktarımlarıyla tanımlamayı öğreniriz.
Kendimiz dediğimiz şey aslında biz miyiz bu durumda?
Kendimizle ve toplumla iletişimimizde bize öğretilen doğrular üzerinden tepkiler verip öğrenmeler kaydederiz. Oysa gerçek Ben den henüz haberimiz bile yoktur. Zaman zaman ergenlik dönemlerimizde çatışmalarla aile ve toplum dayatmalarından Ben’ e biraz da olsa kulak vermeye başlarız. İşte bu dönemde kendimiz olmaya çalışırken Asi –Deli-Kanlı adını alırız. Devamını oku
Rüyalarımız Yol Haritamızdır:
TERAPİDE RÜYA ANALİZİ;
Sekreterim bir gün acil randevu talebi olduğunu ve dolu olan günümün rutin randevu saatleri dışında danışanı görüp göremeyeceğimi soruyordu.
Acil randevu talebi acildir.
Üniversitede doktora öğrencisi bir genç hanımefendiydi randevuyu talep eden. Birkaç aydır haftalık düzenli görüşüyorduk ve acil randevu için normalde bir sebep yoktu.
Meraklanmıştım…
Psikolojik Travmaları Anlamak ve Anlamlandırmak
Yaşam içinde maruz kaldığımız, fiziksel ve ruhsal bütünlüğümüzü bozan her olay travmadır. Bu olaylar sonucunda, hayatımızın düzenine, inançlarımıza, sevdiklerimize, yaşamlılık halini devam ettirmemizi sağlayan her türlü motivasyonumuza karşı bir tehdit vardır. Travmaya sebep olan olaylar genelde hiç beklemediğimiz bir anda gelir; ani ve sinsidir. Bu olaylar öngörülebilir olsa zaten engellenebilecektir, sarsıcı ve trajedik bir etkidedir. Bu trajediye maruz kalan her insanın yaşayacağı dramatik sahneler kaçınılmazdır ve hayatın içine öyle sinsice yayılarak etki ederler ki siz onları normal kişiliğinizin parçaları zannedip, yaşamınız süresince göremeyebilirsiniz.
Travmalar hiç beklemediğimiz anda gelerek şok etkisi yaratırlar. Sırtımızı dayayarak varlık bulmaya çalıştığımız hayatımızı düzene koyan bütün referans düşüncelerimize zarar verirler. Bizi geçmişimiz ve geleceğimizden – yıkıcılığına bağlı olarak- belli bir süre bizi zamansızlığın içinde tutarak boşluk duygusuyla yaşamamıza sebep olur. Bu zamansızlık, aidiyetsizlik, boşluk, değersizlik, anlamsızlık kelimeleriyle tanımlanabilecek zor bir durumdur. Kişiler hayatın sürekliliği ve bütünlüğünü kavrama noktasında sorun yaşarlar. Yer-zaman-mekân üçgenindeki gerçeklik kurguları zedelenerek, amaçsızlık ve değersizlikten beslenen boşluk duygusunu çokça tanımlarlar. Adeta bu kişiler uzayın zifiri karanlığındaki boşlukta amaçsızca salınan askıda bir yaşantı sürdürürler. Çevreyi algılamada yaşanılan sorunların bir benzeri, öz benliklerini algılamada da sorunların oluşmasına sebep olur. Ortaya çıkan bu boşluk duygusu, kişilerin bütün psikolojik dinamiklerini etkileyerek, kimlik karmaşası başta olmak üzere birçok sorunun da kapılarını aralar. Devamını oku