O gün Türkiye tarihinin en karanlık, en korkunç günlerinden birisini yaşadık. Yaşanılan tablo o kadar alışılmışın dışında şeylerdi ki, üzerimizde yarattığı şok etkisi hala devam etmekte. Olayların üzerinden üç ay gibi bir sürenin geçmiş olmasına rağmen, toplum üzerinde yarattığı psikolojik etkiler ilk günkü gibi taze bir şekilde canımızı acıtmakta. Aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihi boyunca bir çok farklı grupların terör saldırılarına maruz kalmıştır. Toplumun bu saldırılar ile öğrendileri, terörizm şekli, belli marjinal grupların ideolojik zeminli eylemleri sonucuyla olan saldıralardı. Toplum olarak bizler terörizm sonucu bir çok acıyı birlikte yaşadık, kayıplarımızın acısını hala yüreğimizde taşıyorken, bu son terrorist saldırı bizler için taşma noktası oldu. Bu terör saldırısını diğer yaşadığımız saldırılardan ayıran çok önemli bir farkı vardı. Bu saldırıyı yapanlar, bu ülkenin imkanlarıyla okumuş, bu ülkenin olanakları sayesinde kendini geliştirmiş ve örgütlenmiş, kendisini toplumun en hassas duygularına hitap edecek şekilde lanse ederek nüfus bulmuş, tırnak içinde dindar ve insana hizmetiyle ön plana çıktığını idda eden bir yapılanmaydı. Devamını oku
YAZILARIMIZ
Çocuk Psikolojisinde Resim Çiziminin Önemi
Resim, bireyin kendi zihinsel süreçlerindeki karmaşayı açıklamak için bir yöntem ve zihinsel gelişimin göstergesi sayılabilir.
Kendiliğinden yapılan resimler, insanların ruhsal dinamiklerini yansıtabilmesi sebebi ile , doğru uzmanlar tarafından etkili analizler sonucu çocukların ve onların gelişimsel süreçlerini bize ayrıntılı bir şekilde gösterebilirler. Devamını oku
Var Oluş Üzerine Fikir Uçuşmaları
Merhaba okuyan insan, okuduğunu anlayan ve sonra onu yargılayıp ret eden yada kabul eden insan, düşünceli insanlık klanının üyesi, medenileşme abidesi, varlığın son şekli ve en canlı kanıtı insan, potansiyelini fark edemeden varlıktan yokluğa kapalı zarf olarak giden insan. Artık korkmayı bırak ve kendini kendinde ve alemi bendin de keşif etmeye başla! Devamını oku
Anda Yaşamak
Aslında psikolojik sorunların kökeninde hep yanlış algılamalar ve yanlış zihinsel yapılandırmalar gelmektedir. Bunların en başında insanların adepte olmak zorunda oldukları uzaysal,mekansal ve zamansal varoluştur. Eğer insan varoluşsal bütünlüğünü korumak istiyor ise varoluşsal dengesini de oluşturması gerekir. Örneğin anda yaşamak terimini ele alırsak, eğer insan zihninde geçmiş anıları, yaşanmışlıkları sürekli zihninde oynatırsa veyahut sürekli gelecek ile ilgili plan ve tasarımlarıyla zihnini meşgul ediyorsa yukarıda bahsetmiş olduğumuz zamansal adapte oluş açısından sorunlar yaşıyordur. Çünkü insan varoluşu anda ve şuan içinde yaşadığımız dünya zamanından birebir etkilenir ve onu etkiler ancak geçmiş ve gelecekle meşgul olan zihin dünyanın andaki işleyişini algılayamaz ve ona adapte olamadığı için gerilim ve ruhsal problemler yaşar. İnsan varoluşu haliyle geçmiş yaşantılarından etkilenir, deneyimlerini, anılarını ön hazır oluş şeklinde pratik hayatında kullanır. Gelecek ile ilgili planları, hayalleri, yapmak istediği şeyler olabilir, tüm bunlar dengeli ve kişiye hizmet edecek şekilde kullanılırsa bireye başarı ve mutluluk getirecektir. Örneğin sobaya dokunan ve canı yanan çocuk bu deneyimden sonra bir daha yanan sobaya dokunmaması gerektiğini öğrenir ve acı hissinden kaçmak için bu deneyim ona hizmet eder. Aynı şekilde gelecek ile ilgili planları olan bir öğrenci andaki yaşamını ona göre kurgulayarak mesela derslerine daha fazla çalışarak yine kendisi için faydalı bir halde bunu kullanabilir. Durumun bu iki boyutu insan için yararlı olan kısmıdır. Devamını oku
İnsanı Anlamak ve Anlamlandırmak
İnsanlık Varoluşunu sürdürürken günlük hayatında bir çok psikolojik sorunlarla farkındalıklı yada farkındalıksız karşılaşır. Bazen sadece ruhsal dengemiz, gergin, hüzünlü , sinirli, agresif ve benzeri halleri yaşar ancak kimi zaman bu durumun sebebini bilemeyiz hatta içimde bir sıkıntı var ortada da bişey yok ama neden böyle hissediyorum ki sorularını çokça sormuşuzdur kendimize. Fiziksel alemde herşeyin bir sebebi, neden sonucu olduğu gibi ruhsal dalgalanmalarımızın da muhakak bir kaynağı sebebi vardır. Biz klinik psikologların da terapi seanslarımız da en büyük hedeflerimizden birisi zaten ruhsal gerginlere sebep olan bilinmezleri ortaya çıkartıp gözle görülür bir şekilde ortaya koymaktır bu durum bile yani bilinmezliğin keşifi bile başlı balına tedavi edici olabilmektedir. Bilinmezliğin keşfinin, insan ruhunun yapısı gereği en derinlere bir savunma yöntemi olarak ittiği bazı yaşanmışlıkları gün yüzüne çıkarmakla olur. Devamını oku
Çocukluk Çağında Görülen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Ailelere Tavsiyeler
Çocuklarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olup olmadığını anlayabilmek için, çocuklarınızın davranışlarını ve tepkilerini çok iyi gözlemlemeniz gerekmektedir. Ancak çocuğunuzun içinde bulunduğu dönem gereği göstermiş olduğu bazı davranışları bu durumla karıştırmamak gerekir. Mesela sürekli oyun oynamak isteyen, dışarı çıkmak isteyen, meraklı ve araştırmacı şekilde sürekli sorular soran bir çocuk içinde bulunduğu yaşa ve gelişimsel döneme de bağlı olarak anlamlı davranış örüntüleri gösteriyordur. Bu ve benzeri durumlarla dehb hastalığını karıştırmamak gerekir. Peki çocuğumuzda böyle bir rahatsızlığın olup olmadığını nasıl ayırt edebiliriz sorusunun cevabını ise size sunacağım dehb tanı ölçütlerini referans alarak bulabilirsiniz. Eğer tanı kriterlerine birebir uyduğunu düşündüğünüz bir çocuğunuz varsa en kısa zamanda uzmanına götürerek gerekli tedavilere başlamınızı öneririm.
DSM-IV‘ e göre DEHB’ nun üç alt tipi vardır: Devamını oku
Psikoterapi nedir, ne değildir?
Öncelikle psikoterapi, bir arkadaşla yada akraba ile karşılıklı yapılan çay sohbetiyle karıştırılmamalıdır. Psikoterapide asıl amaç, terapiye gelen kişiyi mutlu etmek, hoş zaman geçirtmek, rahatlatmak değildir. Danışana ne yapıp ne yapmaması gerektiğinin söylendiği, öğütlerin verildiği bir ortam değildir. Psikoterapi ortamında olan danışan ile terapistin güven zemininde etkileşime girdiği, danışanın seanslara getirdiği sorunsallar üzerinde durulup, çözümler üretildiği bir ortaklık gibidir. Pasif olan danışan, aktif olup yol gösteren terapist gibi bir yanlış algıya kapılmamak gerekir. Karşılıklı bir etkileşim ve iş birliği süreci vardır. Devamını oku
Yetişkinlerde Görülen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
NOT: Bu konuda hazırlamış olduğum klinik psikoloji yüksek lisan tezim olan: Yetişkinlerde görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile atılganlık düzeyleri ve sosyal uyumları arasındaki ilişkinin incelenmesi adındaki tez çalışmamı bularak incelemenizi tavsiye ederim. Tez Merkezi kaynaklarından adımla aratılırsa yada Üsküdar Üniversitesi kütüphanesinden bu çalışmama ulaşabilirsiniz.
Hayatı oluşturan düşüncelerdir
Genel anlamda insanoğlu pasif ve edilgen bir tutum takınarak hayat olayları karşısında kendilerini mağdur olarak gösterme eğilimindedirler, bir çok psikolojik sorun yaşayan insanlarda ortak olarak gördüğüm özelliktir bu. Genelde bu insanlar, sorumluluk almaktan kaçınan, hayatları üzerinde insiyatif haklarını görmezden gelen kökten kaderci eğilimler gösteren bir portre çizerler. Onlar için hayat esen bir rüzgar gibidir ve onlarda bu rüzgarda savrulan yapraklar gibi rüzgarın estiği yöne doğru giderler. Ben terapi seanslarımda danışanlarımın bu tutumlarını farkettiğim zaman ilk önce bu noktayı değiştirmeye çalışırım, hayatlarının iplerini eline alabilen bir insan haline dönüşebilmek biraz olsun atılgan bir tutum sergileyebilmek bu insanların sorunlarının en önemli kırılma noktasını oluşturur genelde. Mesela onu üzen, depresif bir ruh hali yaşamasına sebep olan durum, kişiler, olaylara karşı atılgan bir tavırla yüzleşebilmeyi başarmış danışanlarımın özgürleşme maceralarını görmek mutlu eder her zaman beni. Belki kalp kırmamak, iyi insan olma çabası gibi birçok tutum ne kadar erdemli bir insana yakışır gibi gözüksede çoğu zaman pasif ve mağdur insan yapıları oluşmasına sebebiyet veriyor aslında. Hayat iyi yada kötü birisi olmak gibi kutuplardan oluşamaz doğası gereği, denge hayatın en önemli dinamiğidir, yani birisi size tokat attığında siz öteki yanağınızı çevirmemelisinizdir aslında bu ariflerin ve alimlerin işidir, birçoğumuza bir beden büyük gelen bir olgunluktur bu, biz o olgunluk aşamasına gelene kadar kendi ruhsal dengemizi korumak adına atılgan bir tutumla bu olayların ve kişilerin karşısında dik durabilmeyi başarabilmemizdir asıl olan, bu sayede pasif bir bireyden haklarını savunan ve hayat karşısında zaferine ulaşabilecek yetişkinlere dönüşebiliriz. Bu süreçte en kilit nokta, atılgan bir birey olabilmekten geçer, atılgan olmak ne demektir?
Atılgan olmak kendi hedeflerimiz doğrultusunda ilerlerken başkalarının haklarını ne kadar yapabilmeye kabiliyetimiz olsa dahi gasp etmeden ilerleyebilmektir en basit tanımıyla. Bu ilerleyiş sırasında ilk farkındalığımızın oluşması gereken aşama şüphesi düşüncelerdir. Düşüncelerin oluşumu ve kaynağı hakkında insanlar çok az bilgiye sahiptir. Bu noktanın üzerinde biraz durmak gerektiğini düşünüyorum. Düşünceler kaynağı itibari ile insanın derinliklerinde bulunan bilinçaltı katmanından etkilenir şüphesiz, mesela çocukken yaşanılan bir travmayı çağrıştıran her olay ve durum size çok hoş düşünceler üretmenizi engeller ve buna bağlı olumsuz duygular geliştirmenize sebebiyet verebilir. Bu durum ne kadar sizin kontrolünüzün dışında gelişiyor gibi görünsede sadece insan olmanızdan kaynaklı bazı meziyetlerinizi kulanmıyorsunuz demektir, onlardan en önemlisi olumsuz düşünceyi durdurma ve yerine pozitif olanı getirme gibi bir basit taktikle olabilir, mesela sizin kaygınızı ve anksiyete seviyenizi artıran travmatik bir düşünce bilincinize hücum ettiği anda yerine sizi mutlu eden bir düşünceyi getirirseniz ve bunu bir ödev gibi sürekli yaparsanız zamanla bu durum davranışa dönüşür, yani olumsuz düşünce geldiği anda olumlu düşüncenin duvarına çarparak kaygı oluşturma özelliğini yitirecektir biz buna psikolojide ters düşünce oluşturmak olarak bahsederiz, bu bir bilgidir ve atılgan bir şekilde hayatını değiştirmek isteyen birey bunu kullanacaktır ancak baştan yenilgiyi kabul etmiş pasif ve mağduriyeti oynayanlarımız, hayatımızın iplerini sürekli elimize almaktan kaçanlarımız çoktan ne saçma ve basit birşey safsata diyip mağlubiyeti oynadıkları dünyalarında kalabilmek için bana ve kendilerinze toplamda tüm hayatın pozitif verilerine karşı kapılarını dirençleriyle kapayacaklardır. Devamını oku
İnsanın gelişim sürecinde anne babanın etkisi
Doğayı seyretmeyi sevenler bilirler, doğadaki her canlı ve cansız madde, varoluşsal serüvenleri boyunca çeşitli gelişim aşamalarından geçerler. Bu serüvene ilk adım atan her varlık başlangıçta daha pasif ,kırılgan ve dışa bağımlı iken zamana bağlı olarak, elde ettiği deneyimlerle güçlenir en nihayetinde tekil varlığını sürdürebilecek olgunluğa erişerek üreme ve çoğalma aşamasına geçer, neslininin devamını sağlamaya ve üretken olmaya yönelik dürtülerle çevresini şekillendirir. Bu değişim serüvenindeki her canlı bulunduğu aşamadan bir üst gelişimsel aşamaya geçerken, ondan önce bu aşamaları tamamlamış daha güçlü olan en yakın modeli gözlemler ve bu gözlemleriyle elde ettiği davranış, duygulanım, konuşmayı öğrenme, yemek yemeyi öğrenme, oturmayı öğenme, örf adetler gibi verileri taklit ederek kendi bünyesinde toplayarak ait olduğu grubun bir parçası olarak kültürlenme sürecini tamamlar. Devamını oku