Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu

Pasif agresif olan kişiler, işleri ağırdan alan, engelleyeci ve iş yavaşlatıcı davranışlar sergileyen, erteleme alışkanlığı olan, sabote edici davranışlar sergileyen kişilerdir. En basit olaylar karşısında küsüp kendilerini geri çekebilirler. Otorite ile olan ilişkileri dalgalanmalıdır, otoriteyi hem red edilmesi gereken ve özgürlüğü kısıtlayıcı figürler olarak görebilirken aynı zamanda sempatik, cana yakın, babacan kişiler olarak da görürler. Ancak otorite onlardan bir iş istediğinde, boyun eğip işi yapması halinde o otoritenin boyunduruğunu kabul etmiş gibi görüneceklerini düşündüklerinden, işi erteleme ve yavaşlatma şeklinde sabote edici davranışlar geliştirirler. Otoriteyi desteleyen, ve otorite tarafından onaylanan kişilere karşı gizli öfke ve kıskançlık duyguları geliştirerek, o kişilerden nefret ederler ve o kişilerden küserek uzaklaşırlar. Devamını oku

Panik Bozukluğu Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Panik bozukluğundaki en temel ve insanları en çok endişeye iten nokta, tekrarlayıcı panik ataklarıdır. Tek başına bile bir panik atak yaşayan kişide ciddi işlev bozuklukları, mesleki işlevsizlik, sosyal sorunlar başgösterebilir. Bir panik atağı, aniden ortaya çıkan ve genellikle 10 dakika gibi bir sürede en üst noktaya ulaşan ayrı bir yoğun korku veya rahatsızlık hissetme dönemidir. DSM-IV-TR’ye göre bir panik atak durumundan şüphelenmek için, aşağıda sıralanan 13 belirtiden en az 4 yada daha fazlasının görülmesi gerekmektedir. Aşağıda sayılan belirtilerden en az dört tanesinin ortaya çıkması halinde en az 10 dakika boyunca sürüyor olması gerekir, bu şartlardan sonra durumun bir panik atak olduğundan emin olabiliriz.

DSM-IV-TR’ye göre bir panik atak tanısı için gerekli ölçütler şu şekildedir: Devamını oku

Gardner’ın Çoklu Zeka Kuramına Göre Yeni Eğitim Modeli

Günümüzde bir çok eğitim sistemi kurgulanırken göz önüne alınan kriterler ve uygulanış şekilleri bakımından benzerlikler göstermektedir. Uygulama halinde olan bu eğitim sistemlerinin temel gayesi, çocuğa içinde yaşadığı toplumun kültürel ve tarihsel birikimlerini aşılamak ve yetişkin olarak varlık sürdüreceği, doğduğu ülkedeki sosyal gruba uyum göstermesidir.Bu uyumu gerçekleştirmek için, ilk öğrenme ailede başlatılır, konuşma ve dil becerilerinin ilk tohumlarının atıldığı aile ortamı, çocuğun gözlem yoluyla kültürlendiği ilk okuludur. Tüm bu süreçleri şekillendiren, aileler ile iş birliği kuran, sistemini uygulamaya koyan, uygulama alanları olan kurumları inşa eden, ve bu kurumlarda çalışacak personelini üniversitelerinde yetiştiren gücün adına, devlet diyoruz. Bu devlet otoritesinin, haklı olarak en büyük kaygısı, varlığını tanımladığı temel değerler çerçevesinde, kendisini geleceğe taşımak ve etki alanını korumaktır. Bu taşınmanın lokomotifi olan insan kaynağını, sosyalleşme araçlarından bir tanesi olan eğitimhanelerinde şekillendirerek sürece hazırlar. Bu eğitimhanelerde uygulanılan sistemin asıl amacı olan, devletlerin kendi insan kaynağını şekillendirme kaygısının yanında başka noktalarıda göz önünde bulundurması gerekir. Devamını oku

Çocukta Cinsel Kimlik Gelişimi

Her ne kadar kadın yada erkek olmak, doğuştan getirilen biyolojik ve hormonal özelliklerle oluştuğu düşünülse de, çocuk için cinsel kimlik geliştirmek toplumsal bir öğrenmedir, bu ilk öğrenme anne babadan gözlenen veriler ışığında başlar. Bu biyolojik-hormonal özellikler denge ve miktar açısından bu öğrenmelere bağlı olarak salgılanır. Aslında insanlar kadın ve erkek olarak doğmazlar, doğuştan getirdikleri kadınsı ve erkeksi hormonal-biyolojik yatkınlıklarını açığa çıkartacak, baskınlığını belirleyecek cinsel kimlik geliştirmelerini sağlayan, sosyal öğrenmeler aracılığı ile kendisini kadın yada erkek olarak tanımlamayı öğrenirler. Biyolojik olarak kadın yada erkek baskın hormonlarına doğuştan sahip olmak başlı başına yeterli değildir, bu baskın biyolojik özelliklere uyumlu doğru cinsel kimliğin de geliştirilmesi gerekmektedir. Kişinin cinsiyetini belirleyen bu noktada; doğuştan getirdiği biyolojik hazır oluş, doğduktan sonra gözlem yoluyla öğrendiği cinsel kimlik gelişimine bağlı psikolojik hazır ediliş, en son içinde yaşadığı toplumdan cinsiyetlerden beklenenleri uygulamasına bağlı olarak oluşturduğu sosyal hazır oluş. Bu üç nokta arasında, yani; biyolojik-psikolojik- sosyolojik denge oluşmadığı taktirde sağlıklı bir cinsel kimlik gelişiminden bahsedemeyiz.
Çocukluk çağında erkek çocuk baba ile, kız çocuk anne ile özdeşleşerek cinsel kimlik geliştirebilmesinin ilk adımları gelişimsel olarak atar. Süreç içinde normal olarak beklenen, çocuğun hem cinsiyle sağlıklı özdeşim ortamını oluşturabilmesidir. Devamını oku

Çocukluk ve Ergenlik Dönemi Psikolojik Problemleri ve Terapisi

Hayat yolculuğunda insanın yaşamı mevsimlere benzer. İnsan ruhu yapısında dört mevsimin özelliklerini barındırır. Kimi zaman güneşlidir, kimi zaman yağmurlu, bazen bir gün içinde bu iki durumu aynı anda yaşayabileceği bahar geçişlerini yaşar. Yetişkinlik çağı, ruhumuzdaki bu değişkenleri, geçişleri fark ettiğimiz ve buna göre mevsimsel önlemler alabildiğimiz, yetişkinlik meziyetlerinin olduğu bir dönemdir. Ruhumuza daha kış gelmeden, yakacak odunlarımızı, erzağımızı almayı öncesinde akıl edebiliriz. Her türlü sert hava şartlarına rağmen aldığımız önlemler sayesinde daha rahat bir mevsim geçişi yaşarız. Devamını oku

Çocuk Psikolojisi Gelişim Evreleri

Literatüre baktığımızda çocuk gelişim evrelerini kuramsal açıdan en iyi sınıflandıran bilim adamı olarak Sigmund Freud ve  Eric Erikson’ u görmekteyiz. Diğer kuramcılar ve bizim gibi sahada uygulama halinde olan çocuk-ergen psikologları bu kuramları göz önüne alarak, çalışılan toplumun psiko-sosyal şartlarını göz önünde bulundurarak çalışmalar yürütüyoruz. Bilimin gelişme üçgeni olan tez-antitez-sentez bağlamında her fikri önemsiyor ve uygulama verilerine bağlı olarak eleştirilerimizi de yaparak uygulama tarzı geliştiriyoruz. Devamını oku

Aşk Üzerine Fikir Uçuşmaları

Bir nüveydi başlangıçta insan, hiç bilmediği diyarlardan insan adı altında misafir olarak geldi bu dünyaya. Bu dünyaya giriş kapısı, bir babamın sperminin bir kadının yumurtasıyla buluşmasıyla ortaya çıkan insan bedeniyle oluyordu başlangıçta. O nüve, kainatın balkonu olan dünyadan o geldiği sonsuz alemleri seyretmeye gelmişti aslında. Sonuçta, sonu bucağı olmayan o enginliklerde sergilenen bir çok güzelliğin, mucizenin birileri tarafından seyir edilmesi gerekirdi, bu güzelliği var edene hakkının teslim edecek bir göze ihtiyaç vardı, işte o insanda varlık bulan nüvenin geldiği yer ve onun özü, seyrettiği kainatın bir damlası, bir parçası olduğunu anlaması için biraz olgunlaşması gerekiyordu. Devamını oku

ANNE BABA ve ÇOCUK

Doğayı seyretmeyi sevenler bilirler, doğadaki her canlı ve cansız madde, varoluşsal serüvenleri boyunca çeşitli gelişim aşamalarından geçerler. Bu serüvene ilk adım atan her varlık başlangıçta daha pasif ,kırılgan ve dışa bağımlı iken  zamana bağlı olarak, elde ettiği deneyimlerle güçlenir en nihayetinde tekil varlığını sürdürebilecek olgunlağa erişerek üreme ve çoğalma aşamasına geçer, neslininin devamını sağlamaya ve üretken olmaya yönelik dürtülerle çevresini şekillendirir. Bu değişim serüvenindeki her canlı bulunduğu aşamadan bir üst gelişimsel aşamaya geçerken, ondan once bu aşamaları tamamlamış daha güçlü olan en yakın modeli gözlemler ve bu gözlemleriyle elde ettiği davranış, duygulanım, konuşmayı öğrenme, yemek yemeyi öğrenme, oturmayı öğenme, örf adetler gibi verileri taklit ederek kendi bünyesinde toplayarak ait olduğu grubun bir parçası olarak kültürlenme sürecini tamamlar. Devamını oku

Mesaj göndermek için tıklayınız.
1
Online Terapi Tıklayınız!
Scan the code
Merhaba,
Bize buradan ulaşabilirsiniz