Pandemi, savaş, dünyasal buhranlar gibi dönemler bütün insanları psikolojik, fizyolojik, sosyolojik olarak etkileyen zor sınavlardır. Bu dönemlerde soğukkanlılığını koruyup kendisi ve yaşadığı toplumu için sağduyulu davranışlar sergileyen kişiler kendisini geliştirmiş vicdanlı olgun bireylerdir. Her şeyin yolunda olduğu zamanlarda ortaya yapıcı davranışlar koymak ve sükûneti korumak kolaydır. Ancak stres, kaygı, anksiyetenin ortaya çıktığı ölüm gerçekliğinin kendisini en somut şekilde ortaya koyduğu dönemlerde, bilinçaltının ve kişilik bozukluklarının ana kaynağında saklı dürtüsel davranışların ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Bu zamanlarda devletin kolluk güçlerine ve devletin kurumlarına bu sebeplerle daha fazla ihtiyaç duymamız doğaldır.
Kaotik zamanlarda iç güdelerimizde yer alan yaşamda kalmak için her şeyi yapmak mubahtır ilkel, hayvani yanımız açığa çıkar. Kendisini yetiştirmiş olgun bireylerde bu tarz hayvani, ilkel duygular çevresel şartların olumsuzluğuna bağlı olarak tetiklense dahi, bastırmak ve baş etmek daha kolay olur. Gerçek eğitimli ve olgun bireylerin donanımlarını kullanma kapasiteleri bu zamanlarda belli olur.
Pandemiye bağlı kitlesel trajediler olan ölümler, hastalıklar doğası gereği dehşet vericidir. Bireylerde artan stres seviyesi beraberinde her şeyin daha kötü olacağına dair felaketleştirme senaryolarını açığa çıkarır. Umutsuzluk artarsa kişi donma hali yaşar ve ilk şoku atlatıp sorunla baş etmek için ortaya koyacağı davranışlar ya gecikir yada hiç açığa çıkmadan bireyi depresyona çeker. Sorunlarla baş etmek ve yılmadan savaşmak çözüme giden yoldur. Bu bilişsel çarpıtma kişiyi anksiyete bataklığına çekerek kaygı bozuklukları ve panik ataklar, obsesif-kompulsif-mükemmeliyetçi tutumalara daha kolay geçmesine ortam hazırlar. Kişilerin patolojik psikolojik savunmaları daha çok ön plana çıkar. (bknz; psikolojik savunma sistemleri). Bu tür kaotik dönemler psikolojik problemlerimizi belirginleştirip görünür hale getireceğinden , onları çözmek için büyük fırsatlar içerir. Yada bireyin öz farkındalığı yada gücü yoksa aynı sorunlar daha kronik hale gelip derinleşecektir. Bu dönemler doğru değerlendirilirse psikolojik sorunların çözümü içim altın fırsatlar barındırır.
Ölümün gelecekte olacağı ve fantaziler ile ertelenen soğukluğu bu zamanlarda çöker. Ölüm yakınlaşmıştır, yanı başında sevdiklerine kadar ulaşmıştır. Ölüme karşı olgun, entellektüeli, manevi bakış açılarını zamanında geliştirmiş bireyler için bu dönemler daha kolay atlatılır. Çünkü onlar bilirler ki bu dünyaya doğan öldüğünde başka bir dünyaya doğacaktır. Ölüm bir son değil, yeni başlangıçların kapısı olması sebebi ile mistik bir heyecan ile karşılanmaktadır. Tam tersi durumda ölüm olgusuna karşı soyut bir bakış açısı geliştirememiş yada geliştirmek istememiş bireylerde hiçlik olma, toprağa karışıp azot-fosfat olma, kendisinden geriye nem kalması gibi bakış açıları ile ölüm sonrasını karanlık bir hiçliğe bırakmışlardır. Tabiatı gereği sonsuz karanlık içinde hiç olacağını düşünen bireylerin ölümü geciktirme, yok sayma, ölümsüzlük fantezileri, ölüm sonrası atıfları olan inanç sistemlerini değersizleştirme gibi bilinçaltı savunma sistemleri vardır. Fark etmeden bu sisteme bağlı yaşayış şekli, kendilik algıları, nesne ilişkileri, felsefi bataklığa düşme gibi sonuçsuz entellektüel kısır döngüleri içinde bu zamana gelinmiştir. Kişi savaş alanında silahsız kalan bir asker gibidir adeta, düşman vardır ancak onunla savaşacak silah yoktur. Eskiden tek çözüm yolu olan kaçmak da işe yaramaz durumdadır. Savaş yada kaç refleksi , tek açıda savaş kısmında takılı kalır. Savaşmayan ise haliyle elenir.
Dedik ya her şey yolunda iken her şeyi düşünmek kolaydır. Herşeyin yolunda olduğu zamanlar her şeyin yolunda olmayacağı zamanlar için hazırlanma fırsatı verir. Uyuşuk olan, aldırmayan, rehavete kapılan, yada her şey hep güzel gider sanan kaotik dönemlere hazırlıksız yakalanır. Deprem, savaş, ölüm zamanlarında kişi o zamana kadar geliştirdiği entellektüel, inanç sistemindeki baş etme manevralarını kullanmalıdır. Ders sıralarında öğrenilen bilginin sahada uygulanması gerektiği zaman gelmiştir. Aksi durumda ise, baş etme mekanizmaları yetersiz olan bireyler, kaybetme korkusu yaşarlar. Virüs sevdiklerini öldürebilir, kendisini de hasta edip canını alabilir. Bu gerçeklik gerçek bir varoluşsal stres artırıcı uyarandır. Hem de en güçlü olanlarından. Stres altında olan herkes sağlıklı düşünme yeteneğini kaybeder. Sağ duyulu davranışların yerini ilkel ve dürtüsel hayatta kalmaya yarayan davranışlara bırakır. Beraberinde işsizlik, ekonomik , sosyal problemler bu dönemde daha çok derinleşeceği için bireylerin varoluşsal paniklerini artırır. Tutunacak bir alan, yaşamlılık halini destekleyen bir amaç bulamayan kişiler depresif bir ruh hali ile karamsarlık bataklığına çekilirler. Ölüm kendisinden önce ruhun mevsimlerine hazanı taşır. Yaşamdan zevk alamayan, sosyalleşmesi bozulan, beslenme düzeni bozulan, spor yapmayan ve alkol-madde bataklığına düşen bireyler bu dönemle baş etmek için gerekli manevi alt yapıya sahip olmayan insanlardan çıkar. Bir an önce şokun atlatılıp harekete geçmek psikolojik sorunların derinleşmesini engellemek açısından önemlidir.
Tabiatı gereği kişilik bozukluğu yaşayan bireyler, psikiyatrik bozukluğu olan bireyler bu tarz stresli dönemlerden daha çok etkilenirler. Çünkü onlar çevreyi etkilemekten daha çok çevreden etkilenen naïf ruhlu insanlardan oluşurlar. Ruhu kast katı kesilmiş kişinin vurdun duymazlığı sağduyu sayılmaz. Savunma mekanizması olarak olaylarla bu şekilde baş ediyor olabilir. Ancak naif huylu insanlar sorunları görme, empati kurma ve ruhsal içe alma noktasında daha çok şeffaf bir benliğe sahiptirler. Savunma mekanizmaları bu zamanlarla baş etmeye yetmiyor olabilir yada yaratıları gereği hassas olabilirler. Bu sebeplerle toplumsal olarak bu insanlara karşı sorumluluk sahibiyiz hepimiz. Sükûnetin korunması ve kaotik dönemin en az zararla atlatılması açısından kollektif bir bilinçle tüm toplumu düşünerek hareket edip bireyselliğimizi askıya almamız gerekir bir müddet de olsa. Bireysellikten önce toplumsal zekayı ön plana almak özgürlüklere karışma değildir, gereklilik olmuştur. Kişi kendisi eğleniyor diye sokakta gezerken maske takmadan, sosyal mesafeyi korumadan, sağlıkçıların önerilerini hiçe sayarak virüsü başka bir insana taşıyor ise o insanın ölümüne sebep oldu ise katil hükmündedir. Bu dönemler bu kadar ciddi ve zor dönemler olup sağduyulu insanların mücadeleci savaşçılığına ihtiyaç duyulan olağanüstü zamanlardır.
Fark ettiyseniz pandemi dönemi psikolojisi üzerinde dururken daha çok ölüm kavramı üzerinde durduk. Bunun sebebi insanın varoluşsal anlamda bilinçaltı dinamiklerini meşgul eden konu ölüm konusudur. Ölüm her canlının tadacağı bir gerçek olması sebebi ile kaçılamayacak bir olgudur. İnsanlar her şeyin yolunda olduğu zamanlarda ölüm düşüncesinden kaçmak ve o düşünceyi yok sayıp ertelemek için manevralar geliştirir. Sürekli ölümü düşünüp ona göre bir yaşam geçiren insanın manevi eğitim süreci sonucu elde ettiği olgunluk aşamasını her insan yaşayamaz doğrudur. Ancak ölüm olgusu ile yüzleşip onunla barışıp, ona karşı entellektüel bir bakış açısı geliştirememiş her insan bu tarz kaotik dönemleri psikolojik çalkantı içinde geçirecektir. Sevdiklerinden ki bu sevilen şeyler makam, para, şan şöhret, lüks eşyalar ise ölümle onlardan ayrılmak tabii ki kolay olmaz. Çünkü o sevilenleri elde etmek için yapılan şeylerin yükü omuzlar da hissedilir. Dünyayı çok sevene ölüm olgusu çok ağır gelir. Ancak daha çok sevilen bir şeye ulaşmak ölümü tadarak ile olacaksa o ölüm kişiye bayram gibi gelir. Bakış açımıza göre yada kendimizi geliştirme seviyemize göre aynı olgu farklı duygular yaratarak kişiye ya cehennem azabı yaşatıp acı çektirir yada sabır ve teslim olma ile yaşanılarak kolaylaşıp cennet rahatlığı verir. Seçim bizim. Yaşadığımız bu zor dönemlerin ateşi hepimizi umarım geliştirir, eğitir ve ölüm gerçekliği ile barıştırır. Daha çok okuyarak, içsel dünyamıza yatırım yaparak bu süreci geçirmeliyiz. Nesne dünyası bir müddet zorlu şartları ile askıya alındığı için soyut yanımızı geliştirmemiz gerektiği doğa tarafından bize verilen en etkili mesaj gibi görünüyor.
Sevgilerle.
Uzman Klinik Psikolog Osman İLHAN