Genel anlamda insanoğlu pasif ve edilgen bir tutum takınarak hayat olayları karşısında kendilerini mağdur olarak gösterme eğilimindedirler, bir çok psikolojik sorun yaşayan insanlarda ortak olarak gördüğüm özelliktir bu. Genelde bu insanlar, sorumluluk almaktan kaçınan, hayatları üzerinde insiyatif haklarını görmezden gelen kökten kaderci eğilimler gösteren bir portre çizerler. Onlar için hayat esen bir rüzgar gibidir ve onlarda bu rüzgarda savrulan yapraklar gibi rüzgarın estiği yöne doğru giderler. Ben terapi seanslarımda danışanlarımın bu tutumlarını farkettiğim zaman ilk önce bu noktayı değiştirmeye çalışırım, hayatlarının iplerini eline alabilen bir insan haline dönüşebilmek biraz olsun atılgan bir tutum sergileyebilmek bu insanların sorunlarının en önemli kırılma noktasını oluşturur genelde. Mesela onu üzen, depresif bir ruh hali yaşamasına sebep olan durum, kişiler, olaylara karşı atılgan bir tavırla yüzleşebilmeyi başarmış danışanlarımın özgürleşme maceralarını görmek mutlu eder her zaman beni. Belki kalp kırmamak, iyi insan olma çabası gibi birçok tutum ne kadar erdemli bir insana yakışır gibi gözüksede çoğu zaman pasif ve mağdur insan yapıları oluşmasına sebebiyet veriyor aslında. Hayat iyi yada kötü birisi olmak gibi kutuplardan oluşamaz doğası gereği, denge hayatın en önemli dinamiğidir, yani birisi size tokat attığında siz öteki yanağınızı çevirmemelisinizdir aslında bu ariflerin ve alimlerin işidir, birçoğumuza bir beden büyük gelen bir olgunluktur bu, biz o olgunluk aşamasına gelene kadar kendi ruhsal dengemizi korumak adına atılgan bir tutumla bu olayların ve kişilerin karşısında dik durabilmeyi başarabilmemizdir asıl olan, bu sayede pasif bir bireyden haklarını savunan ve hayat karşısında zaferine ulaşabilecek yetişkinlere dönüşebiliriz. Bu süreçte en kilit nokta, atılgan bir birey olabilmekten geçer, atılgan olmak ne demektir?
Atılgan olmak kendi hedeflerimiz doğrultusunda ilerlerken başkalarının haklarını ne kadar yapabilmeye kabiliyetimiz olsa dahi gasp etmeden ilerleyebilmektir en basit tanımıyla. Bu ilerleyiş sırasında ilk farkındalığımızın oluşması gereken aşama şüphesi düşüncelerdir. Düşüncelerin oluşumu ve kaynağı hakkında insanlar çok az bilgiye sahiptir. Bu noktanın üzerinde biraz durmak gerektiğini düşünüyorum. Düşünceler kaynağı itibari ile insanın derinliklerinde bulunan bilinçaltı katmanından etkilenir şüphesiz, mesela çocukken yaşanılan bir travmayı çağrıştıran her olay ve durum size çok hoş düşünceler üretmenizi engeller ve buna bağlı olumsuz duygular geliştirmenize sebebiyet verebilir. Bu durum ne kadar sizin kontrolünüzün dışında gelişiyor gibi görünsede sadece insan olmanızdan kaynaklı bazı meziyetlerinizi kulanmıyorsunuz demektir, onlardan en önemlisi olumsuz düşünceyi durdurma ve yerine pozitif olanı getirme gibi bir basit taktikle olabilir, mesela sizin kaygınızı ve anksiyete seviyenizi artıran travmatik bir düşünce bilincinize hücum ettiği anda yerine sizi mutlu eden bir düşünceyi getirirseniz ve bunu bir ödev gibi sürekli yaparsanız zamanla bu durum davranışa dönüşür, yani olumsuz düşünce geldiği anda olumlu düşüncenin duvarına çarparak kaygı oluşturma özelliğini yitirecektir biz buna psikolojide ters düşünce oluşturmak olarak bahsederiz, bu bir bilgidir ve atılgan bir şekilde hayatını değiştirmek isteyen birey bunu kullanacaktır ancak baştan yenilgiyi kabul etmiş pasif ve mağduriyeti oynayanlarımız, hayatımızın iplerini sürekli elimize almaktan kaçanlarımız çoktan ne saçma ve basit birşey safsata diyip mağlubiyeti oynadıkları dünyalarında kalabilmek için bana ve kendilerinze toplamda tüm hayatın pozitif verilerine karşı kapılarını dirençleriyle kapayacaklardır. Devamını oku