NOT: Bu konuda hazırlamış olduğum klinik psikoloji yüksek lisan tezim olan: Yetişkinlerde görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile atılganlık düzeyleri ve sosyal uyumları arasındaki ilişkinin incelenmesi adındaki tez çalışmamı bularak incelemenizi tavsiye ederim. Tez Merkezi kaynaklarından adımla aratılırsa yada Üsküdar Üniversitesi kütüphanesinden bu çalışmama ulaşabilirsiniz.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu genelde çocukluk dönemi bozukluğu olarak ele alınan bir sendromdur, ancak zaman içinde yapılan çalışmalar da göstermiştir ki, bu bozukluğun sadece çocukluk dönemi ile sınırlı kalmayıp, semptomların yetişkinlik döneminde de ortaya çıktığı yada çocukluktan başlayarak devam ettiği yönünde bilimsel görüşler ortaya çıkmıştır. Sadece çocukluk dönemi ile sınırlı bir bozukluk olarak ele alınması yetişkinlerin yaşayabileceği DEHB’nun atlanmasına ve daha çok eşlik eden pskiyatrik durumlar üzerine yoğunlaşılmasına neden olmuştur.
DEHB’nun iki yönü olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite durumlarını ayrı ayrı düşünmek ve buna göre yorumlamak gerektiği söylenmektedir. Bu bozukluk çocukluk döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite olarak alınması uygun bulunmuş, bu iki durumunda çocukluk döneminde baskın olarak ortaya çıktığı yapılan çalışmalarda görülmüştür, ancak yetişkinlerde yapılan çalışmalar daha çok bu bozukluğun dikkat eksikliği semptomlarının hiperaktivite semptomlarına göre daha baskın olduğu anlaşılmıştır.
Bu yazıyı ele almamın temel nedenlerinden birisi de, DEHB’nun yetişkinlerde hiperaktivite semptomlarının dışa dönük enerjisinin topluma uyum sağlamak için gerekli olan atılgan davranışa evrilip evrilmediğini görmektir.
Yetişkin DEHB alanında malesef yeterli araştırmalar, sadece ülkemizde değil dünya genelinde de, yapılmamaktadır. Bu eksikliğin en önemli sebebi DEHB rahatsızlığının sadece çocukluk dönemine has bir bozukluk olduğu yanılsamasıdır. Çocukluk çağının sona ermesi ile beraber bu durumunda ortadan kalkacağı yada semptomlarının gerileyeceği gibi bir yanlış algı mevcuttur. Ancak bu alanda azda olsa bulunan uzmanlar bu şekilde düşünmemektedir. Çocukluk döneminde tanısı yapılamamış ve yetişkinlik döneminde de devam eden yada yetişkinlik döneminde ortaya çıkan DEHB semptomlarından bahsetmektedirler. Yetişkinlerde görülen DEHB olgusuna, bu alanda uzmanlaşmış olan Amerika’lı Uzmanlar Hallowell ve Ratey’in belirlemiş olduğu Yetişkinlerde DEHB tanı kriterlerine bakmamız gerekir;
Hallowell ve Ratey’e göre yetişkinlerde dikkat eksikliği bozukluğu için önerilen teşhis kriterleri şöyledir:
B. Aşağıdakilerden en az 15 tanesinde kronik bir bozukluk var olması:
1. Yetersiz başarı, hedeflere ulaşamama (kişinin aslında nekadarını başarı elde etmiş olduğuna aldırmaksızın) hissi.
2. Organize olmakta zorluk.
3. İşe başlamada kronik gecikme yada zorluk.
4. Aynı anda devam eden pekçok proje; sonunu getirmekte zorluk yaşamak.
5. Zamanlamayı ya da düşüncenin uygunsuzluğunu göz önünde bulundurmaksızın, aklına geleni söyleme eğilimi.
6. Devamlı olarak aşırı uyarılma arayışı.
7. Can sıkıntısına tahammül edememe
8. Kolayca dikkat dağlması, dikkati odaklamada zorluk, bir sayfanın yada konuşmanın ortasında kopma ya da dış dünyayla bağlantıyı kesme eğilimi; bunlara kimi zaman hiper-odaklanma yeteneğinin de eşlik etmesi.
DEB’nin ayırıcı özelliğidir. ‘’Kopma’’ oldukça istemsizdir.
9. Sıkça yaratıcı, sezgisel, son derece zeki olma.
10. Kurulu kanalları gözden geçirmede, ‘’uygun’’ prosedürü takipte zorluk.
11. Sabırsız; düş kırıklığı karşısında düşük tolerans.
12. Para harcamada, plan değiştirmede, yeni tasarı yada kariyer planları yürürlüğe koymakta vb.dürtüsellik, sözel yada hareket olarak da dürtüsel olma.
13. Gereksiz yere endişelenme eğilimi.
14. Güvensizlik hissi
15. Ruh halinin çalkantılı olması, hızlı değişen ruh hali.
16. Huzursuzluk; bir çocukta görülebilecek tamamen gelişmiş hiper-aktivite bir yetişkinde genellikle görülmeyebilir. Bunun yerine, ‘’asabi enerjiye’’ benzeyen birşey görülebilir.
17. Bağımlı davranışa eğilim
18. Öz saygıya dair kronik problemler
19. Hatalı öz-gözlem
20. DEB, manik-depresif rahatsızlık, depresyon, madde bağımlılığı ya da dürtü veya ruh hali denetimine dair diğer bozuklukların aile geçmişi.
B. DEB’nin çocukluk geçmişi.(resmi olarak teşhis edilmemiş olabilir, ancak geçmişe bakıldığında belirti ve semptomlar orada olmalıdır.)
C. Diğer medical yada psikiyatrik koşullar tarafından açıklanamayan durum.
Yukarıda sıralalanan Yetişkinlerde DEHB semptomları yaşayan bireyler, bu rahatsızlıklardan ötürü bir Psikiyatriste başvururlarsa eğer genelde başaka psikiyatrik tanılar alarak, yanlış tedaviye yönlendirildiklerini görmekteyiz. Daha çok eş tanı üzerinde odaklanılması, hakim olan DEHB bozukluğunun göz ardı edilmesine sebebiyet vermektedir. Bu alanda daha detaylı bir tanılama yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.
Sonuç olarak, daha çok çocukluk dönemi bozukluğu olarak kabul edilen DEHB hastalığı yetişkinlik döneminde de bazı semptomları baskın olabilecek şekilde devam edebilir. Ancak yapılmış olan çalışmalar bize göstermiştir ki Hallowell ve Rateyin çalışmalarında da görülebilir şekilde, yetişkinlik döneminde devam eden yada farkedilen DEHB rahatsızlığı yetişkinlerde daha çok hiperaktive görülmeden ortaya çıkmaktadır, bu yönüyle yetişkinler için daha çok göz önünde bulundurulması gereken noktanın dikkat eksikliği ile ilgili veriler olduğu çalışmalarda görülmüştür. Çocukluk döneminde görülen hiperaktiviteli DEHB rahatsızlığının yetişkinlik çağında dürtü kontrolünün artması, sosyal denetim mekanizmalarının baskın hale gelmesi, yetişkinlerin iş,aile, sosyal kurumlar içinde daha fazla bulunmasından kaynaklı, içsel ve dışsal denetim mekanizmalarının daha fazla göz önünde bulundurulması gibi sebeplerle yetişkinlerde DEHB rahatsızlığının hiperaktivite yönünün çalışmamızda da görüldüğü üzere semptom boyutunda daha az ortaya çıktığı kanaati oluşmaktadır.
Özellikle ülkemizde yetişkinlik çağında ortaya çıkan yada devam eden DEHB rahatsızlığı ile ilgili saha çalışmalarının ve vaka olgularının çok az sayıda olduğunu görmekteyiz. Ruh sağlığı alanında çalışan uzmanların bu konuda daha çok araştırma yapması gerektiği kanaatindeyim.
Bu konuda sorun yaşayan bireylerin yapması gerekenler, bu alanda uzmanlaşmış bir profosyonelle karşılıklı olarak anamnez alınmalı, özellikle DEHB olgusunda yaşam öyküsü alınması çok önemlidir, tanılama yapcak olan uzman son kararını vermeden, kişinin geçmişten bu zamana kadar olan okul, aile, arkadaşlıklar gibi bir çok dönemi göz önüne alarak bu rahatsızlığın çocukluk döneminde başlayıp başlamadığının şifrelerini, ip uçlarını bulmaya çalışır.Bu noktada kendinizi en açık bir şekilde uzmana anlatmanız ve hiç bir noktayı sansürlemeden aktarmanız sağlıklı teşhis için en önemli noktadır.
Teşhisi yapılan Yetişkinlik DEHB rahatsızlığında tedavi nasıl olmaktadır sorusunun cevabı ise, teşhisten emin olunduktan ve eş tanılar yani DEHB rahatsızlığı ile birlikte devam eden diğer psikiyatrik bozukluklarda (varsa eğer) ortaya konularak gerekli ilaçlar psikiyatrist tarafından planlanır, bundan sonraki aşamada bireysel psikoterapi bu rahatsızlıkla mücadele etme ve yenmede çok önemli bir basamaktır,bu durumu şöle düşünmek gerekir; siz belli bir yaşa kadar bu rahatsızlığın semptomları ile yaşadınız onun olumsuz etkilerini yaşarken bir sorun olduğunun farkındaydınız, ancak adını koyamadığınız bir çok sorun sizin normal yaşantınızın bir parçası halinde geldi, hatta bazılarıyla yaşamayı bile öğrendiniz, ancak öyle bir zaman geldi ki bir uzman size bunun bir Psikiyatrik rahatsılık olduğunu söyledi, semptomlarını oluşumunu en ince ayrıntısına kadar anlattı ve siz bu anlatılanlarda geçmişten bu zamana kadar kendinizi gördünüz, ve bunun bir kişilik özelliği yada mevsimsel grip gibi gelip geçici bir durumdan daha farklı bir hastalık olduğunu anladınız. İşte BU FARKINDALIK anı sizin hayatınızın dönüm noktası olabilir, adını koyamadığınız bir çok ruhsal problemlerinizin bir adı ve tedavisi olduğunu bilme hali bile başlı başına tedavi edici bir farkındalıktır, bir aydınlanma anıdır adeta. İşte DEHB tedavisi bu noktada, baştan aşağı çamura bulanmış ve bunun farkında olmayan bir insanın uzmanla birlikte eline su alıp temizlenme sürecidir, ancak başlangıcında kişiye o çamuru fark ettirme adımı en önemlisidir, öteki türlü sürekli yaşadıklarını ret eden savunmacı bir birey o çamurla bir ömür yaşamak zorunda kalacaktır.
Bi Nefes Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Uzman Klinik Psikolog/ Psikoterapist Osman İLHAN